Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet Söylemi Kürt Sorununu Çözer mi?

Kürt sorununun çözümüne yönelik tartışmalarda ön plana çıkan husus ne yazık ki; “tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” gibi sloganik söylemler olmaktadır. Muhtemelen bu ifadeler iyi niyetle sarf edilmektedir. Ancak; bu cümleler iyi niyetle sarf edilmiş olsa dahi izaha muhtaçtır. Kürt kökenli bir çok insan da zaten izah beklediklerini söylemektedirler. Bu muhtemel izaha yardımcı olmak herhalde hariçten gazel okumak” olarak değerlendirilmez?!

Bilenlerin malumudur, “millet” kavramı Arapça’da din anlamına gelmektedir. Hazreti Yusuf, “Kavmimin milletini terk ettim” derken; Allah’a ve ahirete inanmayan kavminin dinini terk ettiğini belirtiyordu. Acaba, tek millet ifadesini kullananlar bu anlamı mı kastediyorlar yoksa modern dönemlerde etnisite anlamı kazanan, Latince’de aynı kökenden, doğumdan gelenler anlamındaki “nation” kavramını mı? Açıktır ki her iki anlam da problemlidir. Şayet birinci anlamı kastediliyorsa Müslüman Türkler ve Kürtler tarafından hoş karşılansa da diğer din mensuplarını, laikliği din zannedenleri ve Kemalistleri kızdırır. Onları kızdırmaksa maazallah gerginlik nedeni olur. Eğer ikinci anlam kastediliyorsa bu sefer de tüm ulusalcıları sevindirse bile Müslümanları ve Kürt etnisiteyi kızdırır. Pragmatist politikacılar için çok etnisiteli, çok dinli kültürel çoğulculuğu savunmak daha faydalıdır.

Tek bayrak ifadesi nötral bir ifadeymiş gibi gözüküyor ise de o da o kadar masum değil. İki de bir Türk bayrağı, Türk bayrağı deniyorsa Kürtler ve diğerleri biz neciyiz demezler mi? Kaldı ki aynı bayrak farklı milletlerden müteşekkil Osmanlı döneminde de mevcut değil miydi?

Belki de ifadelerin en masumu “tek vatan” ifadesidir. Ancak onu da Amerikan vari düşünmek gerekir. Çünkü Amerika bin bir çeşit etnisiteye, dine ve ideolojiye ev sahipliği yapmaktadır. Vatanseverlik (patriyotizm) denilen şey, mesela sadece WASP’ların tekelinde değildir. ABD Başkanı Barak OBAMA örneğinde de görüldüğüüzere kimse onunla vatanseverlik yarışına girmemekte, yani Amerikada kimse kimseye “ya sev ya terk et” diyememektedir. Daha dün Türkiye’de kendilerini ülkenin tek hakimi ve tek sahibi gören Kemalist oligarşi, muhafazakâr düşünceye mensup insanlara ya sev ya terk et” demiyor muydu? Dünün aşağılanan “zenci sınıfı”, 12 Eylül Anayasası’nı elinde sallayarak, bugünün “zenci sınıfı”na “siz önce bu anayasayla bir barışın diye kükrüyorsa insanlar demezler mi ne oluyor, yeni bir “oligarşi mi türedi? Hele hele “Bu memlekette Kürtler cumhurbaşkanı bile olabiliyorlar diyerek manipülasyon yapmak, dürüstlükle bağdaştırılabilir mi? Evet olabiliyorlar ama tekçi ideolojik dayatmalara asimile oldukları taktirde?!

Tek devlet söylemi, ifadelerin en müphem, en muğlak, en meşkuk olanı. Kastedilen üniter devlet ise bu daha da vahim. Üniter devlet; üzerinde tek milletin yaşadığı tek vatanda tek hukukun ve tek egemenliğin geçerli olduğu merkezi devlet demektir. Şöyle ki: Üniter devlette, vatan, yani ülke bölünmez bir bütündür. İdari anlamda “il” ve “ilçe” gibi bölümlere ayrılabilir ise de bunların sadece idarî yetkileri vardır. Yasama ve yargı yetkileri yoktur. İl ve ilçelerin hepsinde tek hukuk (tek yasa) uygulanır. Millet unsuru da bölünmez bir bütündür. Milleti teşkil eden insanların millet unsurunu oluşturmalarında din, dil, etnik grup ve benzeri bakımlardan ayrımı yapılamaz ve egemenlik yetkilerinin kullanılmasında farklılık yaratılamaz. Tek olan egemenliğin sahası bütün ülke, tâbi olanlar da bütün yurttaşlardır. Şüphesiz egemen, tek millet adına merkezî devlettir. Unutulmamalıdır ki üniter devlet, kapitalizmin yarattığı homojen-tekil kültürün muhafızı olan devlettir. Üniter devlet; modern devletin tek formu olmadığı gibi, olması gereken tek devlet formu da değildir. Üniterlik sadece siyasi bir tercih sorunu olup, kurucu irade tarafından yasal düzenlemelerle belirlenir. Üstelik, halkın yönetime katılımını da hiçe indirir. Acaba devletin “uniter” değil de “united” olmasının mahzuru nedir? Başkanlık sistemi savunusu yapanlar, o sistemin doğru dürüst uygulandığı tek devlet ABDnin (United States) üniter devlet olduğunu mu zannediyor? Üniter devlet modeli, değiştirilmesi mümkün olmayan “ilahi nass” mıdır? Kaldı ki modern, tekil devlette değiştirilmesi mümkün olmayan ilahi nass mı bırakılmış?! İlahi nasslarla irtibatlı olduğu zannıyla üniter devletin asıl sahipleri tarafından tarassut altında tutulup, sürekli kuşkulu bulunanların üniter devlet savunusu yapması nasıl bir ironik dilemmadır acaba?! Muhafazakârların tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet savunusunu “etnik milliyetçilik”, “bölgesel milliyetçilik” ve “dinsel milliyetçilik” gibi “kırmızı çizgiler”le yapması da izaha muhtaç. Etnik milliyetçilik; tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet savunusunun en temel şartıdır. “Bölgesel milliyetçilik” ve “dinsel milliyetçilik” deyimlerine gelince; bu deyimlerin siyaset bilim veya siyaset felsefesi literatüründe hiçbir karşılığı yoktur. Muhtemelen karşılığı yalnızca “muhafazakâr demokratlar”ın zihinlerinde mevcut.

Kürt sorunu’nun çözümüne yönelik; kendisi de bir Kürt olan Bediüzzaman’ın yıllar önce kullandığı “Vahdet-i ictimaiye vahdet-i itikadı, vahdet-i itikad vahdet-i kulubu, vahdet-i kulub da vahdet-i imanı iktiza eder. Ancak vahdet; cehl ile değil, imtizac-ı efkar ile imtizac-ı efkar ise marifetin şuaıyla mümkündür.şeklindeki ifadeler, sizce de daha isabetli değil mi?  

Bu yazı Güncel Yazılar kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.