Ortaöğretimde Başörtüsünün Serbest Bırakılması Üzerine

22. 9. 2014 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okul öğrencilerinin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelikte yapılan değişiklikler, Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe girdi… Yeni yönetmeliğe göre; “Öğrenciler, ortaöğretim okullarında yüzü açık bulunur. Siyasi sembol içeren simge, şekil ve yazıların yer aldığı fular, bere, şapka, çanta ve benzeri materyalleri kullanamaz. Saç boyama, vücuda dövme ve makyaj yapamaz, pirsing takamaz, bıyık ve sakal bırakamaz. Okul öncesi eğitim kurumlarında ve ilkokullarda ise okul içinde başı açık olmak mecburidir…”Anlaşılacağı üzere, yapılan değişiklik, “Ortaöğretimde başörtüsü zorunludur.” anlamına gelebilecek herhangi bir cümleyi içermemekte… Değişiklik sadece ve sadece eski yönetmelikte geçen “ortaöğretimde başı açık olmak mecburidir” mealindeki ifadenin çıkarılmasından ibaret… Yani; başörtüsü karşıtlarının koparmaya çalıştıkları fırtına yeni yönetmelikle herhangi bir mecburiyetin getirilmesiyle değil; eski yönetmelikteki mecburiyetin kaldırılmasıyla alakalı. Şu ya da bu şekilde devlet kaynaklı bir mecburiyetin kaldırılmasının, o mecburiyetten muzdarip olan insanlar için şöyle ya da böyle özgürlük anlamına geleceği ise apaçıktır… Şayet durum buysa; “10 – 11 yaşındaki çocukların iradi kararlarından ve özgür tercihlerinden söz edilebilir mi?” ya da “Çocuklara rol-model dayatılmış olmaz mı?” yollu suallerin manası nedir? Herhalde ki manası olsa olsa çocukların velayetinin ailelerine değil de devlete (kim ise o devlet) ait olduğu sapkın inancında mündemiçtir… Sahi, çocukların velayeti kime aittir?

Faşizm ve sosyalizm gibi diktatörlüklerde bırakın çocukları, yetişkinlerin de velayeti devlete aittir. Velayet devlete ait olunca elbette ki o devlet herkesin her şeyine karışıp, her hareketini determine eder. Nasıl yaşanacağına da ne düşünüleceğine de ne konuşulacağına da neye inanılacağına da neyin yenilip içileceğine de nasıl giyinileceğine de nasıl bir rol-model benimseneceğine de hep o devlet karar verir. Ancak demokrasi / cumhuriyet söz konusu olunca hatta ve hatta İslam endeksli bir devlet söz konusu olunca [“Dinde zorlama yoktur.” Kur’an-ı Kerim, 2/256.] velayet, alelıtlak yetişkinlere yani ailelerin kendisine aittir… Başkalarına zarar vermediği müddetçe nasıl yaşanacağı da ne düşünüleceği de ne konuşulacağı da neye inanılacağı da neyin yenilip içileceği de nasıl giyinileceği de nasıl bir rol-model benimseneceği de yetişkinlere yani ailelere mahsus bir karardır. Birilerinin, başkalarının çocuklarının iyiliğini onlardan daha ziyade düşündüklerini ileri sürmeleri, bir aldatmaca değilse eğer, ne absürt bir iddiadır… Besbelli ki yönetmelikteki değişikliklerden rahatsız olanlar sadece İslam karşıtı değil, aynı zamanda demokrasi / cumhuriyet karşıtıdırlar… Çocukların velayetinin ailelere değil de devlete ait olmasını savunduklarına göre de bilerek ya da bilmeyerek sosyalizmi veya faşizmi savunmaktadırlar… Aksini söyleyenler, aşağıdaki açıklamaları neyle telif edebilirler?

Kemal Kılıçdaroğlu (CHP Genel Başkanı): “5 yaşındaki çocuğa, 7 yaşındaki çocuğa türban takalım diye gündeme getiriyorlar. Bunlar doğru değil. Biz şimdi çocuğu alıp siyasi meta, siyasi unsur haline getiriyoruz. Siyasetimizin bir parçası haline getiriyoruz. Yazık, günah bizim çocuklarımıza. Bizim çocuklarımız neden bir siyasetin parçası olsunlar.”

İyi de Kılıçdaroğlu’na sormazlar mı değiştirilen yönetmeliğin neresinde 5 yaşındaki çocuğa, 7 yaşındaki çocuğa türban takalım, siyasi meta olarak çocukları kullanalım deniyor? Çocukların başörtüsü takmalarına izin vermek siyaset oluyor da takmalarına engel olmak siyaset olmuyor mu?

Mehmet Bekaroğlu (CHP Genel Başkan Yardımcısı): “Ortaöğretimlerde, liselerde ve İmam Hatip’lerde başörtüsü fiilen vardı. Yani eğitimin bu kadar sıkıntısı varken, öğretmenlerin bu kadar derdi dururken ve halen İstanbul’un içerisinde 60-70 kişilik sınıflar varken bu noktanın açılması ve tekrar türbanın konuşulması bir defa talihsizliktir. Bir kere CHP, bir daha bu şekilde bir tartışmanın içerisinde olmayacak. Bunun aracı olmayacaktır. Böyle bir tartışmaya da CHP girmeyecektir. Biz özgürlüklerden yana bir partiyiz. Kişisel olarak ben de bunu böyle düşünüyorum. Ortaokullarda bir başörtüsü tartışmanın yapılmasını da abes buluyorum, saçma buluyorum. Türkiye bir defa daha bu konuya saplanmasın. Bunlar yerine Türkiye’de eğitimin kalitesini tartışalım.”

İyi de Bekaroğlu’na sormazlar mı ortaöğretimde başörtüsü serbestliğinin konuşulması niçin talihsizlik olsun? Aileler, ergenlik çağına gelmiş ortaokul öğrencisi kızlarının, başlarını örtmesini istiyorlarsa CHP’den izin mi almalılar? CHP tartışmanın tam da ortasında oturmuyor mu? Siz de diğer CHP’liler de tartışmaya dâhil değil misiniz? CHP ne zaman özgürlüklerden yana olmuş ki şimdi olsun? CHP’liler tarafından yapılan açıklamalar özgürlükten yana olanların açıklamaları mı? Ortaokullarda başörtüsü tartışmasının yapılmasını sizin abes, saçma buluyor olmanız onun abes, saçma olduğunun delili midir? Akrep ve kurbağa hikâyesini unuttunuz mu? Akrep ne zaman akrepliğinden vazgeçmiş ki CHP, CHP’liğinden vazgeçsin? Numan Kurtulmuş’u “AKP’liler gibi Firavunlaşmayacağız, Karunlaşmayacağız, Bel’amlaşmayacağız” deyip, AKP’ye geçtiği için affetmeyen siz, bilmezmisiniz ki “Firavunlaşmanın da Karunlaşmanın da Bel’amlaşmanın da idolleri CHP’dedir. Yaşar Nuri Öztürk’e yar olmayan CHP, size mi yar olacak?

Gürsel Tekin (CHP Genel Sekreteri): “5’inci sınıf öğrencisi, 10-11 yaşındaki bir kız çocuğu kendi isteğiyle mi örtünecek, yoksa aile ve mahalle baskısıyla mı başörtüsü takmak zorunda bırakılacak? CHP’nin peşinde olduğu çocuğun üstün yararıdır. Herkes kendi iradesine göre yaşasın istiyoruz. Başkasının yaşamını yaşamasını değil. Hükümetin, gündem değiştirme amacıyla aldığı bu karar, küçük kızlarımızı mahalle baskısına kurban edecektir.”

İyi de Gürsel Tekin’e sormazlar mı siz, 10-11 yaşındaki kızlarının başlarını örtmesini isteyen ailelerden, kızlarını daha çok mu düşünüyorsunuz? Aileler kızlarının zararını, siz de onların kızlarının yararını mı düşünüyorsunuz? CHP ne zamandan beri iyilik meleği olmuş? Başkaları, sizin çocuklarınızı sizden daha çok düşünebilirler mi? Bu yalana inanacak kadar insanları aptal mı sanıyorsunuz? Ailelerin kendi kızlarının başını örtmelerini istemeleri baskı oluyor da sizin başkalarının kızlarının başlarını örttürmemelerini istemeniz baskı olmuyor mu?

 Engin Altay (CHP Grup Başkanvekili): “Bakanlar Kurulu toplanmış, IŞİD katliamını, Kobani’yi bırakmış, başörtüsü pilavını yeniden pişirmişlerdir. Bu sene 5 olur, seneye 4, 3, 2, 1 ve okul öncesine kadar gider. Bu adımın daha sonrası kızların okula gitmeden evlerinde oturup çocuk büyütmeleri, kocalarının ayaklarını yıkamalarıdır. Baskı unsurundan öte biz bunu pedagojik görmüyoruz. CHP olarak 18 yaşını ikmal etmiş herkesin istediği örtüyü örtmesine itirazımız olmadı. Ama 18 yaşın altındaki çocuklara vermediğimiz tasarrufu sadece türban için veriyorsa burada farklı bir şey vardır. Milli Eğitim Bakanı, cami avlusuna bıraktığı eğitimin üzerine türban kapatmıştır. Hükümete sesleniyorum; siz kızların başını örteceğinize yüzünüzü örtün ve utanın. Bu örtü Reza’nın rezaletlerini örtmez.”

İyi de Engin Altay’a sormazlar mı siz, “başörtüsü pilavı” laflarıyla değerlerini küçümsediğiniz Müslümanlardan nasıl oy alacaksınız? Değiştirilen yönetmelikten, “Bu sene 5 olur, seneye 4, 3, 2, 1 ve okul öncesine kadar gider. Bu adımın daha sonrası kızların okula gitmeden evlerinde oturup çocuk büyütmeleri, kocalarının ayaklarını yıkamalarıdır.” sonucunu nereden çıkarıyorsunuz? Ailelerin çocuklarının başlarını örttürmek istemeleri pedagojik olmuyor da sizin başkalarının çocuklarının başlarını açtırmak istemeniz pedagojik mi oluyor? Pedagojik olup olmamanın kriteri sizin istekleriniz midir? Daha düne kadar siz değil miydiniz yetişkinlerin dahi başörtülerine karşı çıkan?

Muharrem İnce (CHP Yalova Milletvekili): “Aldığınız karar Cumhuriyet’e meydan okumaktır. Bu yönetmeliğin meşru ve yasal dayanağı yoktur. Aldığınız kararın eğitimle, özgürlükle, dinle bir ilgisi yoktur. Temel eğitim kurumlarının öğrencileri hukuki açıdan 18 yaş altında olduklarından dolayı çocuk sayılmaktadır”

İyi de Muharrem İnce’ye sormazlar mı cumhuriyet, cumhurun yani halkın ve dolayısıyla onun temsilcilerinin haricinde bir şey mi ki ona meydan okunsun? Yoksa cumhuriyet aslında CHP’lilerden ibaret de CHP’nin dışındakiler mi ona meydan okuyor?  Meşruiyetin ve yasallığın kaynağı siz misiniz? Ailelerin çocuklarına başörtüsü taktırması sizi niçin bu kadar rahatsız ediyor? 18 yaşın altındaki çocuklar, ailelerinden ziyade sizi mi ilgilendiriyor? Halkçılık manipülasyonlarıyla halkın değerlerini 1920 – 1950 arası nasıl imhaya çalıştığınızı unuttunuz mu? Ezan, Kur’an, İslam bir tarafa Türk müziğini bile yasaklayan CHP değil miydi? Hala anlamadınız mı Cumhuriyet = CHP aldatmacasına artık kimse inanmıyor…

Pozitivizmin “Hayatta en hakiki mürşit bilimdir.” sloganını kendilerine “inanç” edinen ve “bilim”, “bilim”, “bilim” teraneleriyle suret-i haktan gözükmeye çalışan sözüm ona eğitimcilerin aşağıdaki açıklamalarına ne demeli?

Prof. Dr. Füsun Çuhadaroğlu (Uluslararası Ergen Ruh Sağlığı Derneği Başkan Yardımcısı): “Karar çocuk yaşta denecek kişileri örtü altına sokuyor. Bu çocukların gelişmekte olan kimlik süreçlerini olumsuz etkiler. Çünkü bu karar okul kıyafetlerini serbest bırakmaktan farklı olarak çocuklara bir kimlik kazandırmayı amaçlıyor. İslami kimlik kazandırılıyor. 9 yaşındaki çocuk kendi kararı ile başımı açayım kapatayım diyemez. Bu aile zoruyla olacaktır. Bu durum ergenlik dönemini de olumsuz etkileyecek ve çocukların kimlik süreçlerine ket vuracaktır.”

İyi de Füsun Çuhadaroğlu’na sormazlar mı başörtüsü taktırmak çocuklara bir kimlik kazandırmayı amaçlıyor da başörtüsü taktırmamak kimlik kazandırmayı amaçlamıyor mu? Başörtüsü taktırmanın kimlik süreçlerini olumsuz, taktırmamanın olumlu etkilediğini hangi objektif kritere istinaden ileri sürüyorsunuz? İslami kimliğin kötü, gayrı İslami kimliğin iyi olduğuna siz mi karar verdiniz? İyiliğin ve kötülüğün kriteri siz misiniz? Bu zihniyetle mi çocukları ailelerinden daha çok düşünüyorsunuz?

Mehmet Teber (Pedagoji Derneği Başkanı): “Aileler çocuklarını başlarını kapamaları konusunda zorlayabilirler. Ailelerin buna dikkat etmesi gerekiyor, aksi halde ters teper. Doğru bir adım olmaz. Çocukların ve gençlerin tercihlerine saygı göstermek gerekiyor. Devlet, çocuklar kadar ailelere de bu konuda eğitim vermeli.”

İyi de Mehmet Teber’e sormazlar mı aileler çocuklarının başlarını örttürmek istediklerinde baskı oluyor da siz örttürmek istemediğinizde baskı olmuyor mu? Aileler çocuklarının kötülüğünü, devletse (kim ise o devlet) onların çocuklarının iyiliğini ister, hükmünü hangi mantıki ilkelere istinaden veriyorsunuz?

Veli Demir (Eğitim-İş Genel Başkanı): “Okullarda kıyafet serbest denildi, etek boylarına karışıldı. Şimdi yine özgürlük diyorlar ve dini simgeleri okulların içine sokuyorlar. Bundan sonra türban takmayan kız çocuklarına mahalle baskısı yapılacak. Hükümet kız çocuklarına birer cinsel obje gözüyle bakıyor ve yapılan değişikliklerle bu bakış açısını da gün yüzüne çıkarıyor. Sınıflar içine birer el bombası bırakıldı, okullarda iklim değişti.”

İyi de Veli Demir’e sormazlar mı başörtülü olmak simge oluyor da başörtülü olmamak simge olmuyor mu? Başörtüsü takmak, mahalle baskısı oluyor da başörtüsü takmamak olmuyor mu? Başörtüsü taktırmak cinsel obje oluyor da taktırmamak olmuyor mu? Başörtüsünün “el bombası” olduğu kararının kriteri siz misiniz?

Kamuran Karaca (Eğitim-Sen Genel Başkanı): “Dindar ve kindar bir nesil yetiştirecekler. Değişikliğin sınırları belli olmadığı için türbanı anaokuluna kadar indirebilirler. Öğrenci-veli baskısı, inançlı-inançsız yaklaşımları, öğrenciler arasında huzursuzluk çıkacak. Yönetmeliğin iptali için Danıştay’a dava açacağız.”

İyi de Kamuran Karaca’ya sormazlar mı dindarlığın kindarlık olduğu kararını neye göre veriyorsunuz? Acaba bu kararınızın altında dindarlara yönelik kindarlığınız yatıyor olmasın? Başörtüsünün, anaokuluna kadar indirileceği vehmi provokasyon olmasın? İnançlı-inançsız ayrımlarını siz yapıyor olmayasınız? Veli baskısı ne demek? Çocukları, velilerinde daha çok mu düşünüyorsunuz? Danıştay aleyhinize karar verirse iddialarınız yalanlanmış olacak mı?

Yargıçlar Sendikası Genel Sekreteri Hâkim Mustafa Karadağ: “Siyasi irade türbanın önce sadece üniversitelerde serbest olacağını ancak kamuda olmayacağını söyledi. Daha sonraki tarihlerde yaptıkları düzenlemede kamuda serbestlik olacağını ilköğretimde olmayacağını belirtmişti. Şimdi ise 10 yaş üzerindeki öğrencilerin türban takmasına olanak vermektedir. Yarın anasınıflarında da serbest olacak hale gelecektir. Bu uygulama inanç özgürlüğünün savunulması ve sağlanması değildir. Esasen başı açık kişiler üzerine baskılayıcı bir durumdur. Mahalle baskısını tipik örneği olacaktır. İlköğretimde dini sembollerin kullanılmayacağına dair karar mevcuttur. Bu yönetmelik değişikliği ile de anayasanın 90. maddesine aykırı davranılmıştır.”

Mustafa Karadağ madem hukukçu, ona bir başka hukukçu Prof. Dr. Ergun Özbudun (İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi) hocanın görüşünü hatırlatmakla iktifa edelim: “Söz konusu yönetmelik değişikliğinin Anayasa’ya aykırı olmadığını düşünüyorum. İsabetli olup olmadığı tartışılabilir. Anayasal bir sorun olduğunu sanmıyorum. AYM’nin türban kararları var ancak bu kararlar çok eskidi. Daha sonra AYM başka karar verdi. AYM katı laiklik düşüncesini bu konuda değiştirmiştir.”

Hükümetin konuyla ilgili çalışmaları gündeme geldiğinde, MAK Danışmanlık tarafından 11-17 Eylül 2014 tarihleri arasında 30′u büyükşehir, toplam 41 il ve 122 ilçe merkezinde 4320 katılımcıyla yapılan bir kamuoyu araştırması şöyle sonuçlanmıştır: Halkın yüzde 61′i ortaöğretimde başörtüsü serbestisini olumlu buluyor. Yüzde 22 olumsuz görüş beyan ederken, yüzde 17 kararsız. AKP’lilerin % 98′i, MHP’lilerin % 91′i, HDP’lilerin % 88 ortaöğretimde başörtüsü serbestisine destek veriyor. CHP’de oran % 8…

Kamuoyu araştırmasından çıkarılacak netice halkın meseleye hayli müspet baktığı yönünde ise de şüphesiz inanç özgürlüğü ile ilgili meselelerde halkın şöyle ya da böyle demesi bağlayıcı da olmamalıdır. Ancak, demokrasi/cumhuriyet iddiasındaki CHP’nin ve CHP zihniyetinin halktan bu kadar kopuk olması kendileri için çok ciddi bir handikaptır. Halktan ve halkın değerlerinden oldukça uzak olan bir siyasi anlayış neye istinaden iktidara talip olacaktır? Yoksa onlar sadece muhalefete mi taliptirler? Muhalefete değil de iktidara talip iseler onlara oy verecek halkı nerede bulacaklar? Darbeyle iktidara gelmek de artık mümkün olmadığına göre CHP’liler değişmek zorunda olduklarını hala anlamamış olabilirler mi? Ne yazık ki yönetmelik değişiklikleri hakkında CHP’liler tarafından yapılan açıklamalar, onların asıl mevzuyu hala kavrayamadıkları intibaını insanlarda uyandırıyor… Türkiye’nin siyasal yapısının usulde demokratik, esasta meritokratik gelişimi için CHP’ye ve diğer muhalefet partilerine siyaset felsefesiyle uğraşan bir akademisyen olarak bir-iki taktik vermeme umarım Adalet ve Kalkınma Partisi mensupları kızmayacaklardır (!?) Ey muhalefet partileri, şayet iktidar olmak istiyorsanız, siz de AKP kadar halka ve halkın değerlerine bağlı olmalısınız. Değilseniz bile pragmatist olup, öyle gözükmelisiniz. En az onlar kadar özgürlükçü, onlar kadar eşitlikçi, onlar kadar refah dağıtıcı olmalısınız… Türk halkını dikkate almayıp, Avrupa’dan halk ithal etseniz dahi bu kafayla başarılı olamazsınız. Çünkü Avrupalılar bizlerden daha rasyonel olduklarından, pragmatist bile olamayan sizlere asla oy vermezler… Benden söylemesi…

Bu yazı Eğitim, Güncel Yazılar, WEB kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.